HOCALI SOYKIRIMINI UNUTMADIK-UNUTTURMAYACAĞIZ! 30. YIL

20. yüzyılın en büyük soykırımlarından biri olan Hocalı Soykırımı’nın 30. yıldönümü için 25 Şubat 2022 Cuma saat 10:30-13:00 arası İstanbul Üniversitesi Mavi Salon’da bir çok paydaşımızla birlikte bir program gerçekleştireceğiz. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.

TARİH BOYUNCA TÜRK KADINI

Birliğimizin Başkanı Prof. Dr. Mualla UYDU YÜCEL ile Genel Sekreteri Dr. Öğretim Üyesi Dilara USLU Hocalarımız 8 Ocak Cumartesi saat 20:00’de VAV TV canlı yayınında Prof. Dr. Haşim ŞAHİN tarafından hazırlanan “Doğudan Batıya Tarih” programında “Tarih Boyunca Türk Kadını”nı anlatacaklar.

SÖYLEŞİ: KADINLARA SEÇME VE SEÇİLME HAKKI VERİLMESİNİN 87. YILI VESİLESİYLE “DÜNDEN BUGÜNE KADIN HAKLARI”

İBB tarafından düzenlenen “Kadının Sözü Var” etkinlikleri kapsamında 4 Aralık Cumartesi saat 15:00’de Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek “Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı Verilmesinin 87. Yılı Vesilesiyle “Dünden Bugüne Kadın Hakları” başlıklı söyleşiye Birliğimizin Başkanı Sayın Prof. Dr. Mualla UYDU YÜCEL ve Birlik Üyemiz Sayın Prof. Dr. Günseli ÖZTEKİN GELGEL konuşmacı olarak katılacaklardır.

TARİHTE İZ BIRAKAN KADINLARIMIZ Uluslararası Çevrimiçi Sempozyum

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Fatma Bacı Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (FABKAM) ile birliğimizin birlikte düzenlediği Uluslararası Çevrimiçi Sempozyum 25 Kasım 2021 Perşembe saat 10:00-17:00 arasında kurumlarımızın Youtube hesaplarından canlı yayın olarak gerçekleşecektir.

Ata’mızı Ziyaret Ettik

Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önderimiz, Başöğretmenimiz, Saygıdeğer Atamız,

Bugün Türk Kadın Akademisyenler Birliği (TÜRKKAB) olarak huzuruna gelmenin büyük mutluluğu ve kıvancını yaşıyoruz. Biz Türk kadınlarına ve eğitimcilerine kazandırdığı  tüm hakların, maddi ve manevi tüm kazanımların şuuru içinde açtığın yolda büyük bir inanç, azim ve çaba ile bir arada yürümekte ve büyümekteyiz.

Türk milletini, Türk kadınını yücelten ilkelerin ve inkılaplarının ışığında milletine ve vatanına sevdalı kadın akademisyenler olarak aydın nesiller yetiştireceğimize, milletimizi bilinçlendirme ve aydınlatma yolunda hiç durmadan çalışacağımıza, Cumhuriyetimizin ve milli kültürümüzün tüm değerlerine sahip çıkacağımıza ve yorulmadan bu değerleri gençlerimize aşılayacamıza şerefimiz üzerine and içeriz.

Ebedi hatırana sonsuz sevgi, saygı ve minnetlerimizle…

Türk kadın Akademisyenler Birliği Başkanı

Prof.Dr. Muallâ UYDU YÜCEL

30 Ağustos Zafer Bayramı’mız Kutlu Olsun

Doç. Dr. Meşkure YILMAZ

Birinci Dünya Savaşı’nı bitiren ateşkes anlaşması Mondros Mütarekesi’ni Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918’de imzaladı. Mütareke iki tarafında ateşi kesmesi demekti. Ancak öyle olmadı; tam tersine bu mütarekenin 7. Maddesine dayanarak ve daha sonra Paris’te yaptıkları paylaşım planları ile galip devletler Osmanlı Devleti’nin topraklarını işgal etmeye başladılar. Osmanlı yönetimi işgale yönelik tedbirler almayınca yurdun dört bir yanında halk tarafından cemiyetler kurularak “Müdafaa-i Hukuk” hakların savunulması hareketi ve “Kuvayı Milliye” birlikleri oluşmaya başladı. Yani bir “Milli Mücadele” hareketi başladı. Milli Mücadele’yi üç safhaya ayırabiliriz: Birinci safhası siyasi, ikinci safhası askeri ve üçüncü safhası da diplomatik safhadır. Siyasi safhada Amasya ve Havza Genelgeleri yayınlanmış; Alaşehir, Balıkesir, Erzurum ve Sivas Kongreleri toplanmıştır. Askeri safhada I. ve II. İnönü Savaşları, Kütahya-Eskişehir-Afyon Muharebeleri, Sakarya Meydan Muharebesi, nihayet Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile askeri safha bitmiştir. Askeri safhadan sonra Mudanya ve Lozan Anlaşmaları ile diplomatik olarak da başarı sağlanmıştır.

Askeri safhayı da üç bölüme ayırabiliriz. Üç cephede üç ayrı düşman ve üç ayrı kuvvetle savaşılmıştır. Doğu Cephesi’nde Kazım Karabekir’in terhis etmediği 15. Kolordu Ermenileri mağlup etmiştir. Güney Cephesi’nde Fransızlara karşı Kuvayı Milliye birlikleri savaşmıştır. Batı Cephesinde ise önce Kuvayı Milliye birlikleri, ardından Düzenli Ordu ile emperyalist güçlerin özellikle İngilizlerin vekâletini yürüten Yunanlılarla savaşılmıştır. Askeri başarılar siyasi başarıları getirir mi? Getirmesi beklenir. Milli Mücadele’de de öyle olmuştur. I. ve II. İnönü Savaşı’nın kazanılması ile İtalyanlar Anadolu’yu terk ederken, Fransızlar yenilmelerine rağmen anlaşma yapmak için Sakarya Savaşı’nın sonucunu beklemişlerdir. Bu savaştan Türk tarafının galip çıkması üzerine TBMM ile Ankara Anlaşması’nı imzalayarak Fransızlar Anadolu’dan ayrılmışlardır. TBMM’nin askeri ve siyasi başarılarına rağmen emperyalist güçler hala Sevr Anlaşması’na benzer bir anlaşma imzalatmak için tekliflerde bulunuyorlardı. Bu süreyi iyi değerlendiren TBMM Başkanı ve Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa ordunun eksikliklerini gidererek yeni bir taarruz hazırlığı yapmıştır. Büyük Taarruz, Türk ordusunun işgalci güçlere son ve kesin darbeyi vurmasını sağlamak ve Anadolu’dan atmak için düşünülüp planlanan gizli bir harekâttır. Bu karardan sadece Batı Cephe Komutanı İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa’nın bilgisi olmuştur. Taarruzun hazırlıkları tam anlamıyla zor şartlarda Ağustos ayında tamamlanmıştır. 26 Ağustos’ta Afyon Kocatepe’den başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonucunda Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştır. Bu zafer, Anadolu’yu yeniden vatan yapmış, bir milleti bağımsızlığa kavuşturmuş ve tarihe altın harflerle yazılmıştır.

30 Ağustos Zafer Bayramı, ilk kez 1924’te Dumlupınar’da Afyon-Çal Köyü yakınlarında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in katıldığı bir törenle “Başkomutan Zaferi” adıyla kutlanmışÇal Köyü’nde gerçekleşen ilk törende millî ruhun canlı tutulmasının önemini vurgulamış ve Meçhul Asker Abidesi’nin temelini eşi Latife Hanım ile beraber atmıştır.

1926’dan itibaren ise  “Zafer Bayramı” olarak kutlanmıştır. 1 Nisan 1926’da kabul edilen Zafer Bayramı Kanunu’nda 30 Ağustos Başkomutan Muharebesi gününün Cumhuriyet Ordu ve Donanmasının Zafer Bayramı olduğu, her yıl dönümünde bu bayram gününün Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri tarafından kutlanacağı belirtilmiştir.

Hava Kuvvetlerinin ülke savunmasında önemli bir yeri olması nedeniyle, 1926’den itibaren 30 Ağustos, “Zafer ve Tayyare Bayramı” olarak da kutlanmaya başlanmıştır. Genç Cumhuriyet, 1925-1945 yılları arasında “İstikbal Göklerdedir” parolası ile çok sayıda yerli uçak üretmiştir. 1950’den itibaren yerli uçak sanayinden vazgeçilmiş ve uçak fabrikaları kapatılmış, bu süreçte “30 Ağustos Zafer ve Tayyare Bayramı’nın, Tayyare bölümü çıkartılmıştır.

30 Ağustos’un, Türk askeri için ayrı bir önemi ve anlamı vardır. Bu nedenle tüm subay ve astsubay rütbe değişiklikleri bu tarihte geçerli olmuştur. Ayrıca askeri okullar da mezuniyet törenlerini bu tarihte yapmaktadırlar.

Türk ordusu Mete’nin ordusudur. Türk milleti de ordu-millettir. 30 Ağustos’ta kazanılan zafer yalnızca ordunun zaferi değil, aynı zamanda Türk milletinin zaferidir. Bu nedenle 30 Ağustos Zafer Bayramı yalnızca ordunun değil, Türk milletinin de bayramıdır. Ordu-millet olmayı başaramayanlar emperyalist güçlerin işgalinden kurtulamamışlardır. Büyük Zafer mazlum milletler için de bir umut olmuştur. İslam topluluklarından Gazi Mustafa Kemal’e ve TBMM’ne tebrikler gelmiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde 99 yıl önce kazanılan “Büyük Zaferi”in sonucunda elde edilen “30 Ağustos Zafer Bayramı”nı dünya var oldukça Türk milleti varlığından, birliğinden ve tam bağımsızlığından asla taviz vermeden, hiçbir engel tanımadan, ulusça anlamını, önemini, o dönemi yaşayarak ve hissederek büyük onur, gurur, mutluluk, saygı ve sevgi, coşku ile kutlayacaktır. Bu toprakların yeniden vatan olmasını “Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesine” borçluyuz.

30 Ağustos, emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı Türk Milleti’nin canını, malını, namusunu, varını yoğunu ve bütün gücünü ortaya koyarak verdiği kurtuluş mücadelesi ile düşman kuvvetlerini tamamen ülkeden çıkararak vatanını kurtardığı zaferin adıdır. Türkiye’nin geleceği için binlerce şehidin, milli birlik ve beraberlik ruhu içinde canları pahasına, özgürlük ve bağımsızlık meşalesinin sonsuza dek sönmemek üzere yakıldığı büyük bir zaferdir.

İşgal edilmiş topraklardan genç bir cumhuriyet kuran ve kurtuluşumuzu sağlayan başta ebedi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, bu zaferi bize armağan eden kurtuluş mücadelemizin bütün kahramanlarını, kanlarıyla canlarıyla bu toprakları vatan yapan ve ülkemizin milletiyle bölünmez bütünlüğü, birlik ve beraberliği,  bağımsızlığı, vatan ve bayrak için canlarını seve seve feda eden aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi saygı, rahmet, şükran ve minnetle anıyoruz.

Başa dön