YÖRÜK KADINI

Doç. Dr. Seda YILMAZ VURGUN

            Toplumların uygarlık seviyesinin en önemli göstergelerinden biri, kadının toplumdaki yeridir. Kadın algısı tarih boyunca yaşanılan coğrafya ve kültürlerin kendilerine has bakış açıları ile değişikliğe uğramıştır. Türk toplumunda ise; bozkır kültürünün getirdiği şartlar içerisinde kadınlar, fiziksel ve ruhsal olarak dinamik, güçlü ve kudretli iken gelişen süreç içerisinde daha içe dönük bir yaşam şekli içerisinde olmuşlardır. Öte yandan konargöçer hayatı devam ettirmeyi başaran bazı boylar, Türk kültürüne ait özelliklerinin çoğunu yaşattıkları için temel kodlar değişime uğramamış ve kadın algısı mevcudiyetini korumuştur. Bunun yanı sıra kadınlar arasında kolektif bilincin gelişmesine katkı sağlayan dayanışma örnekleri görülmüştür. Türkmen kadınları tarafından kurulan Bacıyan-ı Rum, ekonomiye ve üretime katkı sunan ilk kadın örgütlenmesi olarak dikkat çekmektedir. Bu ve buna benzer dayanışma örnekleri güçlü kadın figürünün oluşmasına katkı sağladığı gibi “birlikten kuvvet doğar” sözünün bir tezahürü niteliğindedir.

             Bozkır kültürünün temel yaşam döngüsü olan konargöçer hayatın günümüzdeki yegâne temsilcisi olan Yörüklerde ise güçlü kadın figürünün bu denli kuvvetli olmasında Türkistan’daki Türk kültürünün ve dayanışmasının yaşatılmasının etkisi büyüktür. Yörüklerin geleneksel yaşam şekillerini korumalarında ve kültürel birikimlerini gelecek kuşaklara aktarmada kadınlar aktif rol oynamaktadır. Kadın, aile içinde kendi inisiyatifi olan bir bireydir. Yörük kadınlarının evlenirken kendisine söz hakkı tanınması, kurduğu ailede de bir statüsünün olduğunu göstermektedir. Yörükler yeni kuracakları aile içerisinde genç kızlarını güçlü bir konuma getirmek için onlara çoğalan sürülerinden hediye vermekteydi.

            Aile hayatı içerisinde yeni bir yuvanın kurulmasında “evin direği” olarak nitelendirilen babaların rolü önemlidir. Ancak erkeğin annesi ön planda gözükmese de kız isteme konusunda nihai kararı erkeğin annesi vermektedir. Aileye gelecek gelin uzunca bir süre kayınvalide ile yaşamak durumunda olduğundan kayınvalidenin rızası önem kazanmaktadır.

            Yörük kadınları ve erkekleri yayla hayatı içerisinde omuz omuza birlikte hareket etmekte ve hayatı eş zamanlı olarak birlikte paylaşmakta idiler. Genç kızların ve kadınların yaşam şekilleri bulundukları bölgeye göre değişmekteydi. Mesela Toros Yörüklerinde genç kızlar yıl boyunca halı dokuyup günlerini tezgâh başında geçirdikleri için pek tanınmazlardı. Köy erkekleri Maru Gölü’ne giderek kızlar için çadırlar kurarlardı. Kızlar da aylardır dokudukları halıları kilimleri serer ve en güzel kıyafetlerini giyerek görünürlerdi. Çevre köylerden de anneler ve babalar gelir halılara bakmak bahanesi ile kız beğenirlerdi. Tüm bu faaliyetlerin yapıldığı bu zamana “Kızlar Bayramı” denirdi.

            Yörük kadını güçlü ve mücadeleci bir yapıda olmasına rağmen toplum içinde kocasını yüceltmektedir. Ayrıca aile arasında kocasının otoriteyi sağlamasına yardımcı olmaktadır. Aile ataerkil görünse de Yörük kadınları erkek kadar inisiyatif ve söz sahibidir. Yörük erkekleri kadınlara danışıp onlardan fikri almaktadır. Bir kadın eğer eşinden memnun değilse bu durumu kayınpederi veya kayınvalidesine bildirmektedir. Erkekler anne ve babalarının sözüne önem vermekte ve onlardan çekinmektedir. Eğer erkek anne ve babasını dinlemez ise boyun ileri gelenleri tarafından cezalandırılmaktadır. Yörüklerde kadınların haklarının korunması açısından bu ve buna benzer yazılı olmayan gelenekler hüküm sürmektedir.

            Toros Yörükleri arasında “Mor Cepken Geleneği” vardır. Mor Cepken, Yörük kadınlarının erkeğe karşı kullandığı bir özgürlük silahıdır. Bir genç kızın çeyizinin altına maviye kaçan mor renkli yumuşak kumaştan yelek gibi kesilmiş, dikilen kenarları sarı simlerle işlenmiş bir yelek olan Mor Cepken konulurdu. Kadın ihanete uğradığında veya zorla evlendirildiğinde Mor Cepkeni giyerdi. Kadın Mor Cepken’i giyip dama çıkarsa ani bir sessizlik olur, herkes yaptığı işi bırakırdı.  Kadınlar Mor Cepken’i giyen kadının etrafını sarar ona sorular sorarlar ve bir kanaate varırlardı. Mor Cepken’i giymek için üç yıllık bir sürenin geçmesi gerekirdi. Mor Cepken’i giyen kadının kocası ile evlenilmezdi.

            Yörüklerde kültürün devamlılığı kadınların eliyle bir sonraki nesle aktarılmaktadır. Yörüklerin diğer fertleri gibi kadınlar üretkendir, sade ve mütevazıdır. Kadın kutsaldır ve aynı zamanda evin “kut”u ve bereket getiricisidir. Çadırın önünde yakılan ateş, yuvanın ve hanenin devam ettiğinin bir göstergesidir. Yakılan ateş ile Yörük kadınları sembolik olarak hem hanenin devamlılığını sağlamakta hem de bu ocakta pişen yemekler ile bereketi artırmaktadır. Kadının gündelik hayatında elbette ki en önemli unsur çadırdı. Çadırın yönetimi evin en yaşlı kadınına aittir. Kadın birçok işi birlikte yapabilme maharetine sahiptir.  Çocuğu yetiştirmek, yemek yapmak, çadır için gerekli olan çuvalları, kilimi, heybeyi dokumak, keçiden kırkılan yünü temizlemek dikme işlemi yapmak kadının görevleri arasındadır.

            Yayla hayatında kadınlar bireysel işlerinden geriye kalan zamanlarını obada birlikte geçirdikleri için Yörüklerde komşuluk ilişkileri çok gelişmiştir.  Kadınlar göç esnasında çadırları kurarlar, ıstar başında halı dokurlar ve üç günde bir yufka ekmek yapıp zamanın kıymetini bilerek vakit geçirirlerdi. 

            Kadınların sosyalleşmesi açısından göç esnasında dinlenme yerleri olan “konalgalar” önemlidir. Konalgaların değişim sürecinden tüm boy üyeleri haberdar olmaktadır. Göç yolları üzerindeki bu ahenkli değişimler, kadınlara çok sayıda çadır halkı ile tanışma fırsatı vermekteydi. Bu durum da kadınların farklı boylardan olan erkekler ile evlilikler yapmasına vesile olmaktaydı.

            Yörük kadınları kendi ihtiyaçlarını kendisi üretmektedir. Yaşama koşullarının zorluğu ve ihtiyacın fazla olması kadınları sürekli üretim yapmaya zorunlu kılmıştır. Temel ihtiyaç ürünlerini dokumayı nerdeyse tüm kadınlar bilmekteydi.  İpliklerin renklendirmesi konusunda Yörük kadınları çok mahirdir. Ortaya çıkan renkler bir ahenk içindedir. Yörük kadınlarının yaşam şekillerinin yoğunluğu ve renkliliği kıyafetlerine de yansımıştır. Kullandıkları renkler neşeli ve dinamiktir. Kıyafetler genelde dokuma ürünlerden oluşmaktadır.

            Yörük kadını yaşadığı hayat şekline paralel olarak şartların getirdiği tüm zorlukların altından kalkabilecek kapasitede yetişmektedir. Hayatın tüm zorluklarına rağmen söylenmeden, şikâyet etmeden gündelik hayata devam etmekte ve sorunlara çözüm yolları üretmektedir.

            Yörük kadınları doğum, çocuğun yetiştirilmesi, düğünün tertip edilmesi ve etkinliklerin düzenlenmesinde oldukça etkilidir. Ailenin ekonomisi için temel dayanaklar olan hayvan yetiştiriciliği, yerleşiklere satılan süt, peynir ve tereyağı gibi ürünlerin yapımında aktif rol oynamaktadır. Bu durum da Yörük kadınını geçinmek için eşine bağımlı olmayan kendine güveni yüksek ve güçlü bir kadın haline getirmektedir.

            Yörük ailesinde sorumlulukların birlikte paylaşılması, kararların birlikte alınması ve oba hayatı içerisinde aktif olarak yer alması kadının dünyaya bakışını değiştirmektedir. Bu çerçevede Yörük kadınının toplumsal statüsüne bakıldığında erkeğin arkasında değil yanında ve onunla eşit olarak topluma katkı sağlamasına imkân verildiği görülmektedir.

            Çağımızda kadının eğitilmesi oldukça önem arz ederken erkeklerin doğru yetiştirilmesi, o erkeklerin ve dolayısıyla da toplumun kadına olan algı ve farkındalığının arttırılması açısından mühimdir. Kültürel kodlardaki Türk kadını modelinin idrak edilmesi, kadınların potansiyelinin çok daha iyi bir şekilde ülke kalkınmasına yöneltilmesinde etkili olacaktır. Eski Türklerin kadına verdiği değer üzerinden Türk toplumunun “fabrika ayarlarına dönmesi” sağlandığında, “mutlu kadın, mutlu toplum” sloganı bugünkü Türk ailesinin kendi köklerinden beslenmesine ve kadının kıymetinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

Başa dön