Malazgirt Zaferi’nin 950. Yıldönümünü Kutluyoruz

Prof. Dr. Muharrem KESİK

Selçuklular 1040 yılında İran’da bir büyük devlet kurmuşlar ve İslâm’ın bayraktarlığını üzerlerine almışlardı. Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan İslâm Devleti’nin ve milletinin en büyük sorunu siyasi bölünmüşlüğün önüne geçerek Mısır’da hüküm sürmekte olan Şiî Fâtımî Devleti’ni ortadan kaldırmak suretiyle Siyasî İslâm birliğini sağlamak üzere Mısır seferine çıkmıştı. O, Halep’ten Şâm’a doğru hareket ettiği sırada Bizans İmparatoru Romanos Diogenes’in Selçuklu Devleti başta olmak üzere tüm İslâm beldelerini işgal etmek için çok kalabalık bir orduyla Doğu Anadolu’ya hareket ettiği haberini aldı.

Tam da Fâtımî Devleti ortadan kaldırılacak İslâm Devleti tek çatı altında ve bir elden birlik ve beraberlik içinde idare edilecekken Hristiyan dünyanın en önemli ve kadîm devleti Doğu Roma (yani Bizans) İmparatorluğu’nun müdahalesi elbette tesadüf değildi. Müslüman Türklerin İslâm’ın sancaktarlığını tek başına ele geçirmemesi ve Selçukluların Doğu Anadolu’dan Batı’ya yaklaşmaması için “Dev Bizans Ordusu” harekete geçirilmişti.

Sultan haberi alır almaz durumun vehametini kavradı ve dolu dizgin bir vaziyette Malazgirt’e at sürdü. Asla mola vermedi ve ardına bakmadan yol aldı. İmparator onun bu kadar kısa sürede Suriye’den gelebileceğine ihtimal bile vermedi. Sultan bir taraftan savaş hazırlıklarıyla uğraşırken bir taraftan da Romanos’a bir elçilik heyeti gönderdi ancak imparator uzatılan barış elini şiddetle ve kaba bir şekilde reddetti. Ordusunun kalabalık oluşuna güveniyordu. Oysa ki, savaşlar askeri çoklukla değil cesur ve yürekli komutanlar ve onların uyguladığı savaş planları ve taktikleri ile kazanılır.  Bazı tecrübeli devlet adamları imparatora Sultan Alp Arslan’ın liderlik vasıflarının çok üst boyutlarda olduğundan ve kazandığı başarılarda askerî dehasının etkili olduğundan bahsederek Selçuklulardan gelen barış teklifini dikkate alması gerektiğini ısrarla vurguladılar. Ancak imparator kendisine yapılan bu barış teklifinden dolayı iyice gururlanıp büyüklendi, savaş bile yapmadan sayısal üstünlüğü ile düşmanı ezip geçeceğinden emin görünüyordu. Ancak sonuç İmparator IV. Romanos ve Bizans için tam bir felâket oldu.  Selçuklular yüzyıllardır varlığını sürdüren dünyanın en güçlü devletlerinden biri olan Bizans İmparatorluğu’nu Malazgirt’te 26 Ağustos 1071 tarihinde mağlup etti ve imparatorunu da tutsak aldı.

Bu sene 950. Yıldönümünü kutladığımız Malazgirt Savaşı, Türk-İslâm ve Dünya Tarihi bakımından çok önemli sonuçlar doğuran bir savaştır.  Türk Tarihi’nin en büyük zaferlerinden biridir.  

Malazgirt Savaşı bugün üzerinde yaşadığımız vatanın bizlere kadar intikalini sağlayan en büyük ve önemli adımdır. Haçlı Seferleri’nin düzenlenme nedenidir.

Dört Büyük Halife, Emevîler ve Abbâsîler dönemlerinde Müslümanlar tarafından İran, Suriye, Mısır, Irak, Türkistan ve Âzerbaycan gibi bölgeler fethedildiği halde Anadolu’nun fethi ve İslâmlaştırılması mümkün olamamıştı.

Bu şeref Selçuklulara nasip oldu.

İşte Malazgirt Zaferi ile Selçuklular Anadolu’nun fethi ve İslâmlaşması önündeki engelleri yıkmış oldular.

Malazgirt Zaferi, İstanbul’un Fethi’ne giden sürecin başlangıcıdır. Bu yüzden Malazgirt Zaferi İstanbul’un Fethi kadar önemli bir olaydır.

Türkiye Tarihi Malazgirt Zaferi’yle başlar. Bizans ordusu Malazgirt’te imha edildiği için Selçuklu ve Türkmen akıncıları bundan sonra ciddî bir direnişle karşılaşmadan Anadolu içlerinde süratle ilerlediler. Türk kuvvetleri fethettikleri şehir ve kasabalarda yerleşerek Anadolu’yu yurt edindiler ve Anadolu’nun Türkleşmesini İslâmlaşmasını sağladılar. Bu suretle bugünkü Türkiye’nin temellerini atmış oldular. Malazgirt, Türk millî bünyesinde köklü değişikliklere yol açmış, Anadolu’ya yerleşen Türk boyları eski bozkır yaşayış ve düşüncelerinden farklı bir şekilde toprağa bağlı yeni bir toplum hâline dönüşmüşlerdir.

Malazgirt daha sonraki yıllarda Bizans’ı kurtarmak için tertiplenen Haçlı seferlerinin meydana gelmesinde de başlıca etken olmuştur.

Bundan sonraki süreçte Hristiyan Batı Dünyası, Türklerin eline geçen bu stratejik bölgeyi birçok kez istilaya kalkıştılar. Haçlı Seferleri, Mryokephalon Savaşı, I. Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşları ile yakın zamanda yaşadığımız 15 Temmuz İstilâ girişimi bu kabilden hareketlerdir. Bize düşen, vatanımız olan bu toprakları Malazgirt, Çanakkale ve 15 Temmuz Ruhunu kaybetmeden ve yeni nesillere aşılayarak Kıyamet’e kadar korumaktır. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön